Yayınlar

YAYINLAR

KURUMSAL YÖNETİŞİMDE ETİK DEĞERLER

Bu yazım da da etik ve yönetişim kavramının üzerinde durmaya çalışacağım. Yönetişimde etik kavramının gün geçtikçe önemli hale gelmesinin arkasında toplumsal ve ekonomik gerekçelerin neler olduğunun fark edilmesi, hepimizin iş ve toplumsal yaşantımızda bu kavramları ne kadar dikkate aldığımız sorgulamamız gereken önemli konular. Daha önceki yazılarımda da yönetişim, işletmelerde risk yönetimi vb. Konulara iş dünyasının karşı karşıya kaldığı ve kalacağı uygulamaları göz önünde bulundurarak değinmeye çalışmıştım.  Bu yazımda yönetişimde etik değerlerin önemine daha ayrıntılı yer vermeye çalışacağım.
 
Aile yaşantımızda, bireysel ilişkilerimizde, toplumsal ilşkilerimizde ve iş yaşantımızda etik değerlere kendi mantıksal çerçevemiz doğrultusunda uyduğumuzu ifade ediyoruz, peki hiç empati yaptık mı, karşımızdakiler bizim için aynı şeyi düşünüyorlar mı? Bir şirketi yönetirken, bir sivil toplum hareketi içinde yer alırken ve bazı toplumsal ve etik değerleri temsil ederken etik ve ahlaki kuraları ne kadar uyguluyoruz, çalışanlarımızın ve diğer ortalarımızın hak ve hukukuna ne kadar değer veriyoruz, adaleti nasıl sağlıyoruz, şeffaflığı nasıl sağlıyoruz? Hepimizin şapkayı önüne alıp düşünmesi gerekiyor.
 
 Peki sizce "etik" kavramı neden şimdilerde bu kadar tartışılıyor, toplumsal hayatın çimentosu olan etik ve ahlak kavramı şimdi mi bu kadar önemli hale geldi? İnsan bilincinin  gelişmesine ve entelektüel  düzeyin artmasına bağlı olarak, mevcut düzene ve yönetim ilkelerine ilişkin sorgulama kalitesi de değişmekte ve gelişmektedir. Bundan dolayı,  adalet ve ahlak kuralları sağlanmadıkça kalıcı, istikrarlı ve sürüdürülebilir gelişme sağlanamaz hale gelmektedir.
 
Ekonomik istikrarın temelinde güven yatmaktadır. Güvenin temelinde ise etik ve dürüstlük vardır, etik ve dürüstlüğün olmadığı yerde ise güvenin ve bağlı olarak da istikrarın sağlanması mümkün değildir. Etrafınıza bir bakın böyle bir çok iş ortaklığının, aile birliğinin, toplumsal birliğin bu nedenden dolayı  yürütülemediğini göreceksiniz.  Her türlü yapıda demokrasinin sağlanmasında, güvensiz ortamın yok edilmesinde ve yolsuzluklar ile mücedelede etik kavramının iyi anlaşılması ve bireysel ve yönetsel yapının önemli bir parçası haline gelmesi zorunludur.
 
OECD, IMF, Dünya Bankası, Uluslararası Ticaret Odası (ICC),  Uluslararası Saydamlık  Örgütü gibi kuruluşlar küresel bir sorun olan etik ve ahlaki değerlerin yaygınlaştırılmasını gündemlerinin en üst sırasına yerleştirmişler ve küresel çözüm arayışlarına girmişlerdir. OECD kurumsal yönetişim konusunda işletmelerin yönetimde etik ve şeffalık anlayışının yerleşmesine yönelik yönetmelikler yayınlamış ve bu temelde de bir çok ülkede kurumsal yönetişimin yerleşmesine yönelik yasal düzenlemeler gündeme gelmeye başlamıştır. Şeffaflık, hesap verilebilirlik, katılımcılık gibi yönetişim enstrümanlarının mevcut sistemlerin yeniden yapılanmasında önemi gün geçtikçe artmaktadır.  Yönetişimde dürüstlüğün sağlanmasında ve korunmasında etik değerlerin, davranış kurallarının ve yasal kuralların çok iyi algılanması büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, işletme yönetiminin tüm süreçlerinde ortakların, çalışanların, müşterilerin beklentilerini karşılayan, hak ve hukukunu gözeten sistemlerin kurulması gün geçtikçe önem kazanmaktadır. İleriyi gören ve istikrarlı büyümeyi ilke edinen şirketler kendilerine bir "Davranış veya Dürüstlük Kuralları" bütünü oluşturmakta ve tüm çalışanlar için eğitim kursları düzenleyerek bu kuralları yaymaya çalışmaktadırlar. OECD'nin gözlemlerine göre; ülkelerde davranış kuralları bütününün önemi daha yeni anlaşılmaya başlanmıştır. Davranış kuralları oluşturup bunları uygulamak ve öğretmek yolunda işletme stratejileri geliştiren çok uluslu büyük şirketlerle bu kurallar bütününe sahip olmayan orta ve küçük ölçekli şirketler arasında derin bir uçurum vardır. Bu durum bile tek başına rekabet üstünlüğünü ve tercih edilirliği etkileyen önemli konulardan birisidir. 
 
Günümüz toplumunda, şirketlerin güvenilir ve dürüst olması onlarda aranan en önemli  unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal düzenin ve ekonomik istikrarın sağlanmasında toplumun bir parçası olan şirketlerin, hem kendi mevcudiyetlerini devam ettirme hem de topluma karşı sorumlulukları açısından etik ve ahlaki olmayan davranış ve uygulamalar ile mücadele konusunda üzerine düşen önemli görevler bulunmaktadır. Bu anlamda verilecek mücadele firmaların karşılaşacağı riskleri ve  potansiyel maliyetleri azaltacak, firmaların itibarını korumasını sağlayarak, ürün ve hizmetlerinin verimini artıracak, kalıcı ve istikrarlı kurumsal bir yapıya ulaşmalarına destek verecektir.
 
Gerek halka arzda ve gerekse de kredi temininde riskin derecelendirilmesinin öneminin yasal olarak da vurgulandığı bu günlerde çok geç kalmadan birey olarak kendimizin ve yönetiminde olduğumuz kurum ve kuruluşların stratejik yaklaşımlarında etik değerlerin ve kurumsal yönetişim ilkelerinin ne kadar uygulandığını kontrol ettirip, firma yönetiminde ve bünyesinde ilgili sistemlerin kurulmasına özen gösterelim, şefaflığı, etik yönetimi ve adaleti kurumsal yönetim anlayışımızın önemli bir parçası haline getirelim ki toplumsal gelişime ve yükselişie de hizmet edebilelim.
22 Şubat 2006 Çarşamba Tülin Seçen